xo porn
sex movies jaxton and sexy blonde tranny aubrey kate love ass fucking.
porndawn.pro sex

Eğitim Bir-Sen Gebze Şube Başkanı Azmi Tunç’la Söyleşi

0 1.586

Eğitim Bir-Sen Gebze Şube Başkanı Azmi Tunç eğitimi genel ve yerel ölçekler üzerinden değerlendirdi. Tunç’un Gebze beklentisi özetle şöyle: “Hem mesleki eğitim, hem de üniversite sınavları ile ilgili, öğrencilerin daha adil şartlarda eğitim alıp yarışabileceği bir sistem beklentimiz var.”

 

Ülkemizde gerek işçi gerek memur konfederasyonları tek çatı altında bir türlü birleşemediği, 1 Mayıs 2010’daki Taksim Meydanı şekle şemale bürünmediği için sendikaların bir siyasi görüş veya partiyle, sistemle anılması bir yorum değil, tespit. Bu bağlamda; AKP’ye veya hükümete yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir-Sen Gebze Şube Başkanı Azmi Tunç, Gebze için beklentilerinin daha adil şartlarda bir eğitim olduğunu söyledi. Bu söz hükümete muhalifliğiyle bilinen ve görüşlerine başvurduğumuz diğer 3 sendikanın şube başkanı tarafından söylendiğinde de şüphe yok ki önemlidir ancak toplumdaki algısı bakımından bunu Azmi Tunç şahsında bir Eğitim Bir-Senli öğretmenimizin söylemesi, söylemlerinden başlık çıkartmak noktasında bizi fazla uğraştırmadı. Tunç sorularımızı şöyle yanıtladı:

Terör Gerekçesiyle Görevden Almalar Eğitimde Çıtayı Yükseltecektir

Darbe girişimi sonrası eğitim camiası da hayli boşaldı. Mesleğini kaybeden kişilerin meslekte deneyimli olmalarından esasla eğitim kalitesinde bir düşüş öngörüyor musunuz? Boşluk ne şekilde dolduruluyor?

Öncelikle duruma darbe girişimiyle başlamak lazım. Aslında önemli bir durum olarak, bu bir girişim olarak kalmasa da gerçekleşen bir darbe olsaydı neler olacağını da düşünmek lazım. 100 binleri bulan sayıda ihraçlar olacaktı ve bununla ilgili en küçük bir haber dahi yapılamayacaktı. Sorunuza dönecek olursak, öncelikli olarak bu sürecin milletimiz için zarar vermeden tamamlanması gerekiyor. Sürecin adil ve şeffaf olması önemli. Hükümetin “İntikamcı olmayacağız” açıklamasını önemsiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’na sayılarla bakarsak, MEB çalıştırdığı personel bakımından en büyük bakanlık olarak görünmektedir. 950 bin çalışanı olan MEB’in eğitim öğretim ailesi ise yaklaşık 900 bin kişiden oluşur. Bu sayı birçok ülkenin nüfusunu bile aşmaktadır. Darbe girişiminde bulunan FETÖ ile ilişkilendirilerek meslekten ihraç edilen öğretmen sayısı yaklaşık 28 bin kişi.  Yani eğitim ailesinin yüzde 3’üne tekabül ediyor. Sayısal olarak eğitim camiasını etkileyecek bir büyüklüğü yok. Ayrıca öğretmen alım ve ayrılma sayılarına da bakmak lazım. 2016 yılını dahil etmezsek son 3 yılda bakanlık 2013 yılında 41 bin 689, 2014 yılında 51 bin 57, 2015 yılında 52 bin 785, toplamda 145 bin 531 öğretmeni bünyesine katmış. 2016 yılında yine 15 bin civarı öğretmen alımı yapılacağını MEB açıkladı ve bununla ilgili çalışmalarda başladı. Deneyimi, eğitimcinin kalitesini ise yine eğitimde, öğretmen yetiştirme stratejisinde aramak lazım. Milletine silah doğrultanlara terörist-vatan haini diyemeyenlerden ilkeli bir eğitim beklemek zor. Şöyle bir örnek vereyim. Dershanelerin kapanması ile ilgili ilk düzenlemeler yapılırken, bu yapıya mensup Milli Eğitim çalışanı öğretmenler, eğitimin kalitesiz olduğunu ve dershanelerin kesinlikle kapanmaması gerektiğini söylüyorlardı. Yani siz öğretmensiniz ve ‘Verdiğim eğitim kalitesiz’ diyorsunuz. Sanıyorum durumu anlatabilmişimdir. Terör bağlantılı öğretmenlerin eğitimden el çektirilmesi, eğitime kalite olarak yansıyacaktır.

egitim-bir-sen-gebze-sube-baskani-azmi-tunc

 Öğrenciler Durumun Gerekçesini Zaten Biliyorlar

Birçok ilkokul öğrencisi öğretmenlerinin meslek hakkının kaybolmasından ötürü yeni sınıfına hiç de hazırlıklı olmadığı şekilde farklı bir öğretmen ile başlayacak. Çocuğun yaşına göre yüksek ihtimalle o öğretmenin aynı sınıfta devam etmemesinin gerekçesi paylaşılmayacak. Sizce bu gerekçe paylaşılmalı mı paylaşılmamalı mı? Niçin?

Öncelikle 15 Temmuz darbe girişimden bağımsız olarak, bizler tüm ilkokul öğrencilerinin ilkokula başladıkları andan bitirinceye kadar ki süreçte kendi sınıf öğretmenleri ile devam etmelerinden yanayız. Ancak bu her zaman mümkün olmuyor. Önceki süreçlerde de öğretmenlerimizin yer değiştirmeleri sebebi ile bu durum yaşanabiliyordu. Sadece 2015 yılında belli mazeretler ve isteğe bağlı olarak yer değiştiren öğretmen sayısı 60 bin 720’dir. Yani eğitim ailesinin büyüklüğünü iyi anlamak lazım. Fakat 15 Temmuz darbe girişimi özelinde bu durum farklı bir şekilde ortaya çıktı. Biz inanıyoruz ki ahlaki değerleri yüksek bir anlayışa sahip aynı zamanda devleti ve milleti ile bütünlük arz eden öğretmen arkadaşlarımız çocuklarımıza bu boşluğu yaşatmayacaklardır. Öğrencilerle paylaşılma hususuna gelince: Biz bu durumu çok gerekli görmüyoruz. Öğrenciler zaten durumun gerekçesini okul dışından edindikleri izlenimle biliyor olacaklar. Bunun yanında hukuki süreçler tamamlanmadan öğretmenleri ile ilgili olumsuz bir fikir sahibi olmalarını istemeyiz.

 Kötünün Kötüsü Tekrarlanır Hale Gelmesidir

Bu denklemde bu operasyon eğitim-öğretim yılı içinde olsaydı eğitimin hali nasıl olacaktı?

Kötü bir durumdan daha kötüsü durumun tekrarlanır hale gelmesidir. 27 Mayıs, Talat Aydemir, 9 Mart, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 9 Şubat, 17-25 Aralık ve son olarak 15 Temmuz. Saydıklarım ülkemizde çok partili demokrasiden sonra seçilmiş yönetime darbeler veya darbe girişimleri. Yani  darbenin bir mevsimi veya ülkeye bir şey olmasın diye seçtiği bir dönem yok. Aksine tüm darbeler bu ülkeden çok şey götürmek üzere tasarlanmış ve götürmüş. Burada öncelik operasyonun kendisinden ziyade yapılma gerekçesidir. Devlet içerisinde yapılanmış ve devleti ele geçirmek hedefi ile hareket eden bir yapının tespit edilip temizlenmesi yaptıkları işin mahiyetinden ve zamanından bağımsızdır. Nasıl ki, darbe içinde yer alan askerler için “Şimdi ülkemizin belli bölgelerinde çatışma ve operasyonlar var, bunlar bittikten sonra bunları cezalandıralım” diyemezsek, diğer kamu kurumları içinde bunu diyemeyiz. Milli eğitim süreci de bu çizgide ele alınırsa konu daha net anlaşılacaktır Ancak eğitim-öğretim sürecinde de gerçekleşmiş olsaydı, bir takım aksamalarla beraber boşluklar hızlı bir şekilde tamamlanacak ve eğitim öğretim devam edecekti. Meselenin ülkemizde ortaya çıkaracağı büyük tahribat göz önüne alındığında, ne zaman olursa olsun bu tahribat küçük aksamaların önüne geçecektir. Eğitim Bir-Sen ailesi olarak kurulduğumuz günden bu yana darbelerin ve vesayetin karşısında olduk, direndik. Sadece Ankara’da darbe gecesi tanklara direnen birçok üyemiz öğretmen hayatını kaybetti. Bir de şu duruma bakmak lazım. 28 Şubat sürecinde, devlete karşı en ufak bir isyanı olmamasına rağmen, sadece inancından dolayı kanunsuz olarak meslekten atılan veya istifaya zorlanan öğretmen sayısı 13 binden fazla ki o zaman toplam öğretmen sayısı 310 bin. Darbelerin ortaya koyduğu acı manzaralar düşünülürse, zamanı ne olursa olsun ortaya çıkan sonuç darbenin sonucundan daha kötü olmayacaktır.

egitim-bir-sen-gebze

 Öğretmenlerimiz Üzerlerine Düşen Vazifenin Farkındalar

Kamuda ve mesleğinizde yönetici konumunda olanların izinleri donduruldu. Hâlbuki dinlenmeye ihtiyaçları vardı. Gerçi sonradan açıldı ancak, program dışı bir tatil yaptılar. Bu ruh hali eğitim-öğretime yansır mı? Sonuçları ne olur?

Bu duruma eğitim kurumlarında görev yapan yöneticilerimizin penceresinden cevap vermek gerekir. Ülkemizin geçtiği zorlu süreçte tüm vatan evlatları gibi okul yöneticilerimiz de şüphesiz durup dinlenmeyi düşünmemişlerdir. Yaz süresince izinlerini istedikleri gibi kullanamamış olmalarına rağmen, edindiğim izlenim yöneticilerimizin durumdan şikâyet etmedikleri yönündedir. Yönetici arkadaşlarım durumu, “Yüzlerce insanımız tankların önünde şehit oldu. İstiklal savaşındaki ruhu yeniden yaşadık. Ne tatil aklımıza geldi ne de izin” şeklinde yorumluyor. Ülkemizin yeniden istiklal mücadelesi verdiği bir dönemde her zaman olduğu gibi öğretmenlerimiz de üzerlerine düşen vazifenin farkındadırlar. Bu sebeple eğitim- öğretime olumsuz bir yansıması olacağını düşünmüyoruz.

Birlik Beraberlik Ruhu Eğitim Kalitesini Yükseltecektir

Bu yaşananlar ve belirsizlik yeni eğitim-öğretim döneminin sonunda sonuca ne şekilde yansır?

Ülkemizde her alanda hayat darbe girişiminden hemen sonra normale döndü. Eğitim-öğretim de bu normalleşme içerisinde değerlendirilebilir. Ben büyük bir belirsizlik görmüyorum. Bu yüzden sonuç itibari ile de olumsuz bir durum beklemiyorum. 15 Temmuz’un ülkemizde getirmiş olduğu birlik beraberlik ruhu eğitim öğretim kalitesine de yansıyacaktır.

Ayrı Okullarda Okusak da Aynı Toplumun Parçalarıyız

Kimi özel okullar kapandı. O okulların öğrencileri yeni özel okula yönelmezse devlet okullarına yönlendirilecek… Okul içi kaynaşma ortamı temelinde, aynı bina içinde kesimlerin birbirini yadırgaması gibi durumlar yaşanır mı? Yaşanması halinde nasıl aşılır?

Öncelikle ekonomik olarak üst gelir grubunda bulunan aileler çocuklarını kapanan okulların yerine yeniden farklı özel okullara göndermeyi tercih edeceklerdir. Aksi olsa bile bu gün geçmişteki gibi devlet okulları ile özel okullar arasında uçurumlar yok. Eğitim öğretimde tamamen özelleşmeden yana değiliz. Ancak özel okullar olacaksa bunlar dershaneler gibi gereksiz bir yan uzuv değil, eğitim ailesine uzun süreli destek olabilecek yapıya sahip olmalılar. Son yıllarda Fatih projesi ile birçok özel okulun bütçesini zorlayacak olan donanımlar ile özel okulların önüne geçen devlet okulları mevcut. Kaldı ki zaten kayıt alanı uygulaması ile okulların bulunduğu bölgelerden öğrenci aldıkları düşünülürse aynı bölge de yaşayan insanlar ortalama yakın gelir miktarına sahipler. Özel okulların hepsinin aynı fiyata sahip olmadığını biliyoruz. FETÖ’ye ait olmayan özel okullar da var. Belki bir yadırgama olsa da bu çocukların Milli Eğitim Bakanlığı’na ait okullarda okutulması daha isabetli olacaktır. Nihai olarak aynı eğitim kurumlarında okumasak da aynı toplumun parçalarıyız. Toplum bu sorulara artık darbeye birlikte direnme hissiyatıyla kararlar vermeli.

Üniversitelerde Çatışma Ortamı ve Zemini Görmüyorum

Üniversiteler arasında denklem kurulduğunda (Kapanan üniversitelerden devlet üniversitesine sınavsız geçişlerden ötürü) birçok devlet üniversitesi öğrencisi kendilerine haksızlık yapıldığını düşünüyor. Bu durum üniversitelerde öğrenci grupları arasında yeni bir gruplaşma ve hatta kavganın, çatışmanın önünü açar mı? Bu gençlerin birbirlerinin kardeşi olduklarına dair söylemler olası sıkıntıları önler mi?

Devlet üniversitelerinde okuyan öğrencilerin haksızlığa uğradığına dair düşüncenizin kaynağının ne olduğunu anlayamadım. Ancak genel talepler ile ilgili zaten yıllardan beri üniversitelerde eylemler yapılır. Bu eylemler demokratik talepleri içerdiği ölçüde kimse için tehlike arz etmez. Üstelik 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan birlik ve beraberlik ruhunun bu guruplar arasındaki gerginlikleri ortadan kaldıracağını kavga ve çatışmanın yerini birlik ve beraberlik kavramlarının alacağı kanaatindeyim. Üniversitelerimizde bir çatışmaya zemin hazırlayacak bir atmosfer görmüyorum.

egitim-bir-sen-gebze-temsilciligi

Hak Edenler İle Çalanlar Arasında Ayrım Yapılabilir

Askeri liselerin kapatılması ulusal basında hayli dramatize edildi. Bir öğrenci bir meslek hedefi doğrultusunda bir okula yazıldığında ve o okul devlet tarafından açılmamak üzere kapatıldığında başta kaybolan yıllar olmak üzere öğrenci neler hisseder? Sizce çözüm ne olmalıydı?

Belli bir mesleğin hayali ile çabalayan öğrencilerin bu şekilde hayallerinin elinden alınmış olması muhakkak ki büyük bir hayal kırıklığı yaratacaktır. Fakat görünen o ki; FETÖ, ordu içindeki yapılanmasını bu liseler yolu ile sağlamış. Ayrıca, otuz yılı aşan bir zaman diliminde soruların çalınması yoluyla bu okulların doldurulduğu kamuoyuna yansıdı. Bu durumda şayet mümkünse hakkı ile kazananlar ile soruları çalarak girenler arasında bir ayrım yapılabilir. Ancak öncelikle bilmek gerekir ki, bu okullara sızanlar ile diğerlerini ayırt etmek çok da kolay görünmüyor. Fakat yine de şayet tespit edilmesi mümkünse hakkı ile bu okullara giren öğrencilere bu hakları iade edilebilir. Basın yoluyla, askeri okullardan, orduya sızan FETÖ subayları, eğitmenleri tarafından, fiziki psikolojik baskıyla atılan, okulu bırakmaya zorlanan onlarca vatan evladının hikâyesini izledik.  Bir tek masum bile zarar görsün istemeyiz. Ama bu zulme ortak olan bir kişinin bile cezasız kalmasını istemeyiz. Adalet geciktiğinde adalet değildir. Duruma genel bakışımız bu yöndedir.

Gebze’nin Meselesi Mesleki Eğitimdir

Gebze’de 2016-2017 eğitim öğretim yılına ilişkin mevcut durum üzerinden bir değerlendirme yapar mısınız? 

Gebze hepimizin bildiği gibi Türkiye’nin sayılı metropol ilçelerinden birisi. 2 bin 400’e yakın dersliği olan, 71 bin öğrencinin eğitim öğretim gördüğü bir ilçeyiz. Öğrenci sayımız azımsanacak gibi değil. Önceki yıllarda Gebze’de öğretmen ihtiyacımız çok olurdu. Ancak son 3 yılda böyle bir ihtiyaç ortaya çıkmadı. Öğretmen görevlendirmeleri doğum, askerlik gibi yasal izinde olan öğretmenlerimizin boşluğunu doldurmak üzere yapılıyor. Bunun dışında çok küçük boşluklar var. Özellikle alınan göçten kaynaklı olarak ortaöğretime yerleştirmede bir yığılma söz konusu. Çevre ilçelerin de merkez olarak Gebze’yi görüp öğrencilerin Gebze’deki okulları tercih etmesi bu yığılmayı biraz arttırıyor. Okullarımızda özellikle sosyal alanların ve dinlenme alanlarının arttırılması, dersliklerde uygun sayıda öğrenci ile ders işlenmesi asıl beklentimiz. Bununla birlikte, donanımsal olarak güzelleştirilen okullarda, müfredat ve eğitim kalitesi bakımından iyileştirmeler yapılması için süreci hem takip ediyor hem de öneriler getiriyoruz. Gebze’yi en çok ilgilendiren meselelerden birisi mesleki eğitim konusudur. Hem mesleki eğitim, hem de üniversite sınavları ile ilgili, öğrencilerin daha adil şartlarda eğitim alıp yarışabileceği bir sistem beklentimiz var.

Eğitim-Sen Gebze Şube Başkanı Güngör İrdem’le söyleşi için tıklayın

Eğitim-İş Gebze Şube Başkanı Bülent Metin’le söyleşi için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

chubby hairy slut toys her fuck hole.fapgosu.com
xxxhdfire.com flexi teen doll anal fucked.