Ben kedi dostu bir insan değilim, öyle olan kızımdır. Kedileri pek sevmem, kucağıma çıkmalarından falan hoşlanmam. Kızım bayılır ama. Lise yıllarından, iyi hatırlamıyorum, belki de daha önceden beri hep bir kedisi olmuştur. Bu yazıya konu olan kediye Fethiye’de tatil yaptıktan sonra, dönüş sırasında Dalaman Havalimanı’nda rast geldik. Büfeden aldığımız meşrubatlar çok pahalı olduğu için homur homur homurdanan çocuum, kalktı gitti 1 şişe su aldı kediciğine vermek için. Bu modeller böyle, nerede bir kedi görse hayvan birden onun kediciği oluveriyor, öyle bir samimiyet. Kedi suyunu da içtikten sonra oturduğumuz masanın dibine bir güzel yayıldı. Tam bir “Are you sleping brother John” pozuydu hakkaten, videoda da göreceksiniz.
Nehir, yani kızım, liseye giderken koyu renk bir okul eteği vardı, üstü hep kedi kılı içinde olurdu, özel birtakım fırçalarla temizlerdi eteğini. Kedileri kucağına alır, kulaklarını okşar, konuşur onlarla, etrafında hep bir kedi olsun ister; bildim bileli düşkündür. Bu kalıtsal bir şeyse benden geçmediği kesin, kimden geçtiğini bilmiyorum. Ben de kedi düşmanı falan değilim bu arada, pek ısınamadım bu hayvanlara o kadar. Kızımda kaldığım zaman etrafımda dolanmasından çok rahatsız olmam da kucağıma gelsin, yatağıma çıksın falan istemem mesela.
Bir hayvana bakmak baya bir sorumluluktur bence ve kızım bu konuda son derecede sorumludur. Yemini suyunu verir, ilgi ve şefkat gösterir, bir şeyden kuşku duyarsa veterinere götürür. Bu gibi şekillerde yolumuza çıkanlardan da yardımını esirgemez, havalimanındaki kediye 1 kap su vermek için hemen ayaklandı mesela. Bunun karşılığında pek de tezahürat almadı, hayvan evdeki kedisi gibi biraz havalı bir şeydi, ne zaman isterse o zaman ilgi lütfeden cinsten. Ama Nehir için fark etmez, o kedileri oldukları gibi kabul ediyor.