Gökyüzünde gerçekleşen olayların yeryüzünde gerçekleşenler üzerindeki etkilerini araştıran bir nevi kehanet bilimi olan astroloji her zaman tartışmalı bir konu olmuştur.
Astrolojinin gökcisimlerinin konumları hakkında başvurmak için astronomi ve astrofizik bilimlerinin verilerine ihtiyacı vardır ve bunları kullanır; fakat bu verilerden yaptığı çıkarımlar bilimsel yöntemlere dayanmaz. Dolayısıyla bir bilim değil bir kehanet ve inanç sistemi olarak düşünülmesi gerekir.
Astrolojinin iddiası elbette kişilerin kaderini belirlemek değildir; ancak gezegenlerinden hareketlerinden yola çıkarak insanların şanslı ve şanssız zamanlarını kestirebileceği kabul edilir. Doğum anında gökyüzünün konumunu gösteren ve natal harita (doğum haritası) olarak anılan haritanın açıklanması astronominin alanına girer, bu haritanın yorumlanması ise astroloji inancının konusudur.
Astronominin nesnel yaklaşımından farklı olarak astroloji öznel bir bakış açısıyla hareket eder ve gezegenlerin birbiriyle yaptıkları açılarla ilgilenirken; bu açıların insan davranışlarını etkilediğine inanarak ilgilenir. Astrolojiye göre kainattaki her şey birbirine bağlıdır.
Her doğum anına yansıyan kişiye özel bir etki vardır; bir astrolog hem bu etkiyi, hem de etkiye bağlı olarak süren diğer bütün döngüleri açıklamanın peşindedir. Astroloji insanı etkileyen dönemleri inceler, bir girişimde bulunmak için doğru olan zamanları veya değişiklik yapmaktan kaçınılması gereken zamanları kestirmeye çalışır, kişiyi kısıtlayan alanları gösterir ve bunu doğum haritası üzerinden yapar.
Tarihçilerin araştırmaları tarihteki birçok uygarlığın birbirinden bağımsız olarak astroloji ile ilgilendiğini göstermiştir. Astrolojik bakış açısına göre 12 burç ve 12 de ev mevcuttur. Evlerden kastedilen olayların geçtiği alanlardır, burçlar da evleri birbirinden ayırmanın en temel yoludur. Olayları harekete geçiren güçler gezegenlerdir, olayların ne yönde ilerleyeceğini belirleyen de gezegenlerin karakterleri ve birbiriyle yaptığı açılardır.
