Uzun yıllar Kadıköy’de yaşadım ve hala oralarda gezmeyi çok severim. Bazen bölgeyi dolaşır, neler değişmiş, neler aynı kalmış diye bakınırım. Geçenlerde de aklıma Kadıköy’deki boğa heykeli takıldı ve bu konuyu araştırmaya karar verdim. Önce internete göz attım, sonra da Kadıköy Belediyesi’nin ilgili birimine mesaj attım. Mesaja cevap geleceğinden emin değildim aslında. Fakat hem cevap geldi, hem de daha detaylı bilgi almak için başvurabileceğim bölümün ismini söylediler. Bu beni çok sevindirdi.
Ertesi gün belediyenin yolunu tuttum ve ilgili birime gittim. Hemen yardımcı oldular. Kafama takılan soruların bir kısmının cevabını almıştım, geri kalan soruların cevabını almak için birkaç bölüm daha dolaşacaktım. Çalışanların bana yardımcı olmak için gösterdikleri çaba beni daha çok motive etti. Sonunda istediğim bilgileri almıştım. Artık eve gidip bilgileri yazıya dökmeliydim.
Yaptığım araştırmada Kadıköy Altıyol’daki boğa heykeli ile ilgili çeşitli hikayeler olduğu ortaya çıktı. Heykelin tarihi bayağı eski ve çok detaylı. Bir de, heykelimizin kardeşleri de varmış, onu da öğrendik.
Boğa heykeli 25 yıldır şu anki yerinde bulunuyor. Vapurdan inip Altıyol’a doğru çıkınca size hoşgeldin dercesine karşınıza çıkıyor. Yerli ve yabancı turistlerin heykelin etrafında hatıra fotoğrafları çektiriyorlar. Bu nokta da şunu da belirteyim, Kadıköylülerin, insanların bu kadar ilgisini çeken bu boğayla çekilmiş pek fotoğrafı yoktur.
Bugüne kadar heykelin yanından geçerken pek çok insanın fotoğraf çektirdiğini gördüm ve bunu anlıyorum. Fakat bir heykelin üzerine çıkıp poz verenleri bir türlü anlamıyorum. Yaptığım araştırmaya bakılırsa heykelin darbeler yüzünden en çok boynuz kısımları çatlayıp hasar görüyormuş. Ve heykelin bunun dışında bir bakım – onarıma ihtiyacı olmuyormuş. İster boğa heykeli, ister başka bir şey olsun; bir sanat eserine böyle davranmak doğru değil.
Altıyol’daki Dövüşen Boğa Heykeli 32. Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz’in siparişiyle Fransa’dan getirilmiş. Sultan Abdülaziz 21 Haziran – 7 Ağustos 1867 tarihleri arasında birçok Avrupa kentini kapsayan bir yolculuk yapmış. III. Napolyon’un daveti üzerine gittiği Paris’te katıdığı l’Exposition Universelle fuarından, Beylerbeyi ve Çırağan saraylarının bahçelerine koyulmak üzere 24 tane hayvan figürü şeklinde heykel siparişi vermiş.
Sultanın hayvan heykellerinden etkilenmesine yol açan şeyin ava meraklı olması olduğu düşünülüyor. Ayrıca, heykel sanatının dini gerekçeler yüzünden pek kabul görmediği Osmanlı’da Abdülaziz’in böyle bir çaba göstermesinin sanata düşkün biri olması ve halka heykel sanatını benimsetmek istemesiyle ilgili olduğu yolunda görüşler de var. Abdülaziz aynı zamanda heykeli yapılan ilk Osmanlı padişahıdır.
O zamanlarda İstanbul’a getirilen bazı heykeller bugün hala Beylerbeyi Sarayı’nın bahçesindedir. (Yavrularını Taşıyan Dişi Aslan heykeli, Diklenen Boğa heykeli) Günümüzde sarayın bahçesinde bulunmayan heykeller ise İttihatçılar döneminde farklı mekanların bahçelerine taşınmıştır. Bu heykellerin bir kısmı sonraki yıllarda Mermer Köşk’ün ve Gazi Ahmet Muhtar Paşa Köşkü’nün (Feneryolu) bahçelerinde görülmüştür. Mermer Köşk’ün kamulaştırılmasından sonra, köşkün bahçesinde yapılan müzayedede Vehbi Koç’un aldığı geyik heykeli Taksim Elmadağ’daki divan Oteli’nin önüne, Hacı Ömer Sabancı’nın atın aldığı at heykeli ise Emirgan’daki köşkün önüne konulmuştur.
Beylerbeyi Sarayı’na gelen bronz ve mermer heykellerin bazıları halen farklı yerlerde sergilenmektedir. Örneğin:
* Su İçen Dişi Geyik Ve Yavrusu (Emirgan Korusu)
* Elan Hamle (Yıldız Parkı)
* Kaktüsün Üzerinde Zıpayan Aslan (İstanbul Büyükçehir Belediyesi’nin önü)
* Top Tutan Aslanlar (Genelkurmay Başkanlığı Aslanlı Kapı girişi)
* Yılan Üstünde Aslan (Kalender Orduevi)
İlk fotoğrafında Yıldız Sarayı’nın Şale Köşkü’nün bahçesinde bulunan Dövüşen Boğa Heykeli, kaidesinde yer alan 1864 ibaresinden anlaşıldığı üzere, Sultan Abdülaziz’in katıldığı fuardan önce yapılmış. Isıdore Jules Bonheur tarafından yapılmış olan bronz heykelin Almanlara Fransızların gücünü göstermek için yapılıp Fransızların yenilmesi üzerine 1871’de Almanya’ya getirildiğine dair bir söylenti de var. Buna göre Alman Kralı II. Wilhelm İstanbul’u ziyareti sırasında heykeli II. Abdülhamit’e armağan etmiş. Fakat bu hikaye doğru değilmiş.
Antik Yunan döneminde M. Ö. 425- 420 yılları arasında Thourioi kentinin gümüş sikkelerinin bir yüzünde tanrıça Athena figürü, bir yüzünde de dövüşen bir boğanın figürü yer alıyor. Boğa heykeliyle bu gümüş sikkelerin üstündeki boğanın benzerliği Bonheur’un heykeli antik bir figürden aldığı ilhamla tasarlamış olabileceğini düşündürüyor.
Bakın Kadıköy’ün boğa heykeli şu anda bulunduğu yere gelene kadar nerelerden geçmiş:
* Bir süre Şale Köşkü’nde kalmış.
* Sonra Enver Paşa tarafından Bilezikçi Çiftliği’ne taşınmış.
* Oradan Mermer Köşk’e (Kadıköy Kız Lisesi) götürülmüş.
* 1940’larda Lütfi Kırdar Spor Ve Sergi Sarayı’nın önünü mesken tutmuş. 1970’e kadar burada kalmış.
* Dövüşen Boğa Heykeli 1971’de Kadıköy Şehremaneti binasının (Günümüzün Kadıköy Belediyesi Tarih, Edebiyat Ve Sanat Kütüphanesi) önüne getirilmiş. Burada olduğu zamanları hatırlıyorum da, çocuk aklımla o heykeli çok severdim. Her zaman önünden geçip ona bakmak beni çok sevindirirdi. Hatta annem ve babam bu ilgimi bilir ve mümkün olduğunca beni onun önünden geçirirlerdi. Bazı zamanlarda acelemiz yoksa beni o boğayı incelemem için bir süreliğine rahat bırakırlar, orada durmama ses çıkarmazlardı.
* Şehremaneti binasının az ilerisine, Etibank’ın önüne taşınmış.
* 1987 yılında Kadıköy Altıyol’a, şimdiki yerine gelmiş.
Bazı kaynaklarda da heykelin 1950 – 60 arasında bir süre boyunca Taksim Gezi Parkı’yla Divan Oteli’nin kavşağında sergilendiği belirtiliyor.
Buraya gelene kadar bu kadar gezdiğini tahmin etmemiştim doğrusu.
Heykelin tasarımcısı Bonheur 1901’de öldükten sonra kendisinin tasarımı olan Dövüşen Boğa ve Diklenen Boğa heykellerinin replikaları piyasaya çıkmaya başlamış. Bunun başka bir sanatçının heykelin kalıplarını bir şekilde ele geçirip seri üretime başlaması sonucunda olduğu düşünülüyor. İngiltere Cambridge’deki bir iş merkezinin, ABD Rhode Island’daki Colt State Parkı’nın ve Brüksel’deki Cureghem sığır mezbahasının önündeki boğa heykelleri bu replikalara örnek olarak gösterilebilir.
Heykelin kaidesinde, sağda “Thiebbaut Paris 1864”, solda ise “Isıdore Bonheure Sculp” ve “P. Rouillard Du” ibareleri yer alıyor. Bonheur heykeli Pierre Louise Rouillard tarafından yönetilen bir atölyede yapmış.
Umarım boğa heykelinin hikayesi ilginizi çekmiştir. Böyle hareketli ve ilginç bir tarihi olduğu benim aklımdan bile geçmemişti. Sizden bir ricam olacak, heykelle beraber bir fotoğrafınız olmasını istiyorsanız lütfen fotoğrafı boğanın üstüne çıkmadan yapın, boynuzlarına zarar vermeyin.
Ve son söz: Kadıköy Belediyesi çalışanlarına nezaketleri ve yardımseverlikleri için çok teşekkür ederim.