İster ergenlik çağına girmek üzere olsunlar, ister yıllardır öğretmenleriyle ve sınıf arkadaşlarıyla birebir iletişim kuruyor olsunlar, çocuklarla iletişim kurmak her zaman yetişkinlerle kurulan iletişimden daha fazla sabır, emek ve anlayış gerektirecektir.
Yazımızda çocuğunuzun hem sizi gerektiği biçimde dinlemesi ve anlaması, hem söylediklerinizi yerine getirmesi, hem de bunu korkudan kaynaklanan bir boyun eğişle değil de sağlıklı bir biçimde benimseyerek yapabilmesi için çocuklarla konuşma konusunda göz önünde bulundurmanızı tavsiye ettiğimiz birkaç önemli noktaya değineceğiz.
1. Çocuğunuzun sizi dinlediğinden emin olmadan konuşmaya başlamayın.
Çocuklar bazen gözümüze anlamsız hareketlerden ibaret birer yaramazlık abidesi gibi görünseler de aslında zihinlerinde yetişkinlerin çoğu zaman hayal dahi edemeyeceği zenginlikler barındırırlar. Bu durum çocuklarda yaratıcılık gelişimi açısından son derece olumlu olsa da çocuğunuzun siz karşısında ciddi bir şey konuşmaya çalışırken hülyalara dalıp gitmesinin de başlıca nedenidir.
Çocukların gözlerinizin içine bakmaları ya da cümlelerinizi başlarıyla onaylamaları sizi pür dikkat dinledikleri anlamına gelmez. Eğer söylediklerinizin gerçek anlamda duyulup anlaşılmasını istiyorsanız konuşmanıza çocuğun yüz hizasına inip gözlerini içine bakarak başlamalısınız. Ardından çocuğunuza kesin ama sert olmayan bir dille, adıyla hitap ederek, onunla konuşmak istediğinizi ve şu an sizi dinlemesinin önemli olduğunu belirtebilirsiniz.
2. Cümlelerinizi kısa ve net tutmaya özen gösterin.
Çocuklarla konuşmanın incelikleri çok iyi bilinse de eğer bir çocuğa hitap ederken cümleleri başlarıyla sonları arasındaki bağlantı kopacak kadar uzatıyor, konudan fazlaca sapıp duygusallaşıyor ya da alakasız örnekler veriyor, yeni neslin sıkça kullanmadığı eski kelimeleri konuşmanıza bol bol serpiştiriyorsanız işiniz zor demektir.
Çocuğunuzla önemli bir konuda konuşmadan önce kendinize sakinleşmek ve söyleyeceklerinizi toparlamak için biraz süre tanıyın. Bunu yaptığınız, konuşmayı kısa ve açık tuttuğunuz halde çocuğunuzun sizi dinlemediğini düşünüyorsanız ondan söylediklerinizi tekrar etmesini isteyebilirsiniz.
3. Kendi amacınızı çocuğunuzun ilgi duyduğu konularla ilişkilendirin.
Eğer çocuğunuzun bir an önce giyinip dişlerini fırçalamasını istiyorsanız bu isteği “Hemen giyin ki dışarı çıkıp oynayabilesin.” gibi bir cümleyle dile getirebilir, ya da yatma vakti gelen çocuğunuza “Artık hazırlanıp yatağına gir ki sana kısa bir öykü okuyabileyim.” giyebilirsiniz.
Çocuklarla iletişim kurma konusunda emredici olmamak dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biridir. Eğer kendi arzunuzu ya da çocuğunuzun o an yapması gereken şeyi onun sevdiği, zevk aldığı bir şeylerle ilişkilendirebilirseniz çocuğun dikkatini çekip ondan hızlı ve olumlu bir tepki almanız kolaylaşacaktır.
Aynı biçimde evin içinde bağırarak koşturmakta olan bir çocuğa “Bağırmayı kesmezsen bu akşam patates kızartması yiyemezsin!” yerine “Bağırıp koşmak istiyorsan dışarı çıkabilirsin, evin içinde bu şekilde hareket etmiyoruz.” diyerek onda bir seçeneği olduğu algısını oluşturabilirsiniz. Her iki cümle de bir miktar zorlayıcılık içerse de ikinci cümle kesinlikle daha ılımlı ve çocuğu daha az gücendirecek niteliktedir.
4. Sabırlı olun ve eğer gerekiyorsa söylediklerinizi tekrar edin.
Bu tavsiyemiz okul çağına henüz erişmemiş çocuklarla iletişim kurarken geçerli olup yaşı daha büyük çocuklar için uygulandığında geri tepebilir. Artık kurulan cümlelerin büyük çoğunluğunu açık biçimde anlayabilen bu yaştaki çocuklar için bir şeylerin sürekli tekrar edilmesi zekalarına hakaret ediliyormuş algısı yaratabilir.
Aynı şekilde okul çağına gelmiş çocuklar ısrarla tekrar ettiğiniz şeyleri yerine getirmiyorlarsa bunun sebebi büyük ihtimalle söylediklerinizi anlamaları ama yapmak istememeleridir. Bu durumda iletişim kurmak için farklı mekanizmaların devreye sokulması gerekebilir.
5. Çocuğunuzun hoşuna gitmeyen bir durum gerçekleşmeden önce onu mutlaka uyarın.
Çocuğunuzun ders çalışması için televizyonu kapatacaksanız ya da sevdiği bir arkadaşının evine yaptığınız ziyareti artık sonlandırmak zorundaysanız bu durumları çocuğunuza son anda değil, önceden bildirin.
Misafirlikten ayrılmadan ya da televizyonu kapatmadan 15-20 dakika önce çocuğunuza bunun olacağını bildirmeniz kendisini yaşayacağı sıkıntıya hazırlamasını sağlar ve huysuzluk çıkarmasının önüne geçer. Ancak bunu yaparken de sesinizin komut değil bilgi verir bir tonda, sakin ve net duyulur olmasına özen göstermeli, çocuğunuza uzaktan seslenmek yerine haberleri yanına giderek vermelisiniz.
6. “Çünkü ben öyle diyorum/istiyorum.” demekten kaçının.
Gerçekleşmesi istenen durumların nedenini sorguladıklarında onlara sinirlenmeden net ve açıklayıcı cevaplar vermek çocuklarla konuşmak konusunda işinizi bir hayli kolaylaştıracaktır. Çocuğunuzdan bir şeyi yalnızca siz istediğiniz için yapmasını talep etmeniz ilerleyen yaşlarda size karşı öfke ve içerleme hisleri geliştirmesine zemin hazırlayacaktır.
Bu durum olay anında da çocukta sizin mantıklı bir sebebinizin olmadığı, yalnızca kontrol sahibi gibi hissetmek için onun üzerine gittiğiniz algısını yaratabilir. Bunun yanında çocuğu geçiştirmek için baştan savma sebepler göstermek kısa süreliğine çözüm sağlasa da çocuklarla iletişim açısından sağlıklı ve tavsiye edilen bir tutum değildir.
Eğer geçerli bir sebebiniz varsa, ki olmalı, bunu çocuğunuza kısa cümlelerle ve anlayabileceği biçimde açıklamak hem onun sizi anlayıp sözünüzü dinlemesi, hem de aranızdaki sevgi ve güven bağının zedelenmemesi açısından önemlidir.
7. Asla gerçekten kastetmediğiniz, arkasında duramayacağınız ya da takibini yapamayacağınız şeyler söylemeyin.
Sizin sözcükleriniz çocuğunuz için çok önemlidir, bu nedenle kaba tabirler kullanmaktan, sert bir tavır takınmaktan ve aşağılayıcı ifadelerden durum her ne olursa olsun uzak durmalısınız. Bunun yanında eğer sözlerinizi tutmaz ya da verdiğiniz gözdağının (gözdağı derken ağır tehditlerden değil, çocuğun yaptığı ya da yapmadığı bir davranışın sonuçlarına dair adil açıklamalardan bahsediyoruz) arkasında durmazsanız çocuğunuz bir süre sonra bu durumun farkına vararak suistimal etmeye çalışabilir.
Örneğin çocuğunuza “Sebzeni bitirmezsen tatlı da yiyemezsin.” dediyseniz ve sebzesini yemediyse; yemeğin sonunda ona acıdığınız ya da bağırıp ağlamasına, evde kaos estirmesine katlanamadığınız için tatlısını altın tepside sunmanız yapabileceğiniz en büyük yanlışlardan biridir. Unutmayın, ona tatlısını herhangi bir kavga ya da karışıklık çıkmadan yiyebilmesi için son derece adil bir fırsat sundunuz ve o bunu kullanmak istemedi. Bu durumu evde gürültü çıkararak ya da sizi rahatsız ederek lehine çevirmesine izin verirseniz ilerleyen zamanlarda çocukla iletişim kurmanız ve ona bir şeyler öğretmeniz imkansız hale gelebilir.
Bu durum çocuğunuzun yalnızca size olan saygısını değil, inancını ve güvenini de derinden etkilediğinden söylediklerinizin her zaman, şartlar ne olursa olsun arkasında durduğunuzdan, çocuğunuza doğru biçimde davranması ve olumsuz sonuçlarla karşılaşmaması için bir seçenek sunduğunuzdan ve bunun haricinde hiçbir açık kapı bırakmadığınızdan emin olmalısınız.