26.05.2016 07.30 – 08.00 dolayları: 1 saat falan sonra bir arkadaşla buluşup kahvaltı edicez. Evden çıkmaya 1 saat kala duş aldım. Yıllardır saç kurutma alışkanlığı yoktur bende, yine kurutmadım. Çoğunlukla dışarı çıkmama az kala yapmam bunu ama bugün öyle denk geldi.
26.05. 2016 08.50: Pencereden baktım yerler kuruydu, yağmur dinmiş. Evden çıkmak üzereyim.
26.05.2016 09.00: Pastahane uzak değil, geldim bile. Fakat evden çıkmamla hafif bir yağmurun başlaması bir oldu. Yol boyunca da buna maruz kaldım.
26.05.2016 11.30: 2 saatten fazla zamandır buradayız, kahvaltı ettik, muhabbet ettik, zaman güzel geçti. Üstü kapalı fakat caddeye bakan yanları açık olan bölümde oturduk. Yağmur zaman zaman baya hızlandı.
26.05.2016 12.00 – 18.00 arası: Benim eve geldik. Ufak ufak hapşırmaya ve burnumu çekmeye başladım. Arkadaş 4’e doğru çıktı. 1 saat geçti geçmedi, başka bir arkadaş geldi. Çevreme Gaziantep yöresel ürünleri satmayı deneme işine giriştim ben bu ara; evin sağında solunda dağ kekiği, pul biber, karabiber, Antep fıstığı, kimyon, sumak, ipek pul biber (Pul biberin daha acı olanı) domates ve biber salçaları var o yüzden. 1 – 2 arkadaşa da haber vermiştim, eve gelen arkadaş çalıştığı yerden siparişler almış, onları hazırladık. Arada koca birer kase dondurma yedik.
Azıcık nezle olmuş gibi hissediyorum kendimi, pek iyi değilim.
26.05.2016 18.00 – 27.05.2016 01.00 arası: Durumum “Pek iyi değilim” cümlesini baya iyimser gösterecek bir hal aldı. Grip oldum galiba. Burnum, boğazım berbat halde. Fazla öksürmüyorum ama çok hapşırdım. Çok halsizim, çok çok.
27.05.2016 01.00 – 08.30 arası: Saatimi 07.30’a kurmuştum galiba, erteleye erteleye 08.30’a kadar uyudum. Bugün pazarda takı tezgahı açacaktım, yıllardır ilkbahar – yaz aylarında haftada 2 gün falan yaparım bunu. Aslında gece yatmadan yanında tezgah açtığı arkadaşları arayıp gelemeyeceğimi söyleyecektim. Fakat belki sabaha daha iyi hissederim diye vazgeçtim.
Daha iyi hissettiğim falan yok. Sesim çok acıklı, çok derin çıkıyor. Boğazımda bir yumru varmış da onun arasından geçip kendini duyurmaya çalışırmış gibi. Burnumu tahminen 10 dakikada 2 – 3 kere siliyorumdur.
27.05.2016 09.30: Bir umut bu saate kadar bekledikten sonra İsmail Bey’i arayıp “Gelemiycem ben” dedim.
27.05.2015 09.30 – 14.00 arası: Madem evdeyim kendi sitem ve müşterilerim için birkaç yazı yazayım bari dedim. Mümkün değil. Bir yazıya başladım, biraz yazıp bıraktım. Bugün evin önünde pazar var, birkaç şey alayım diye çıktım, markete de uğradım ama bunlar beni çok yordu. Hiç enerjim yok sanki.
Ölüyorum galiba. Vücudumun sızlamayan yeri yok. Başım da ağrıyor. Burnum açılmadığından herhalde.
27.05.2016 14.00 – 19.15 arası: O yazıyı bitirdim ama nasıl, belki 4 – 5 kerede. İkide bir saat kurup uzandım. O kadar bitkinim ki artık dalamam gibi geliyor, yine dalıyorum. Tavuk suyuna şehriye çorbası yaptım, üstüne limon suyu, karabiber, kekik, nane serpip 2 tabak içtim.
Az önce bu yazıya başladım, bunu bir kerede bitirebilirim gibi. Bitmek üzere zaten.
Topuklarım, dizlerim, omuzlarım, ayak bileklerim, kollarım, hatta saç diplerim sızlıyor. Sesim biraz daha iyi.
Saçlarımı kurutmadan çıktığım için köpek gibi pişmanım.
Yazı bitti sayılır. Fakat ben de bittim. Yayınladığım gibi saat kurup yarım saat yatıcam. Burnum fazla silinmekten acıyor.
27.05.2016 19.30 kendime not: Şu yaptığın dangalaklık genç birinin bile soğuk algınlığı geçirmesine yol açabilir, sen üstelik 52 yaşındasın. Saçların gür ve bu aralar uzun bir de. Hiç değilse dışarıya çıkacağın zaman, hiç değilse kötü havalarda dışarıya çıkacağın zaman saçlarını biraz olsun kurutmanı rica ediyorum. Senin yüzünden ne hale düştük, bugün böyle mi geçmeliydi? Yağmur var diye yine pazara çıkmazdın belki ama evde daha verimli olabilirdin, sağı solu toplayabilirdin. Sana çok kızgınım ama hiç halim olmadığından bir şey yapamıyorum. Bundan da ders almazsan yuh artık!
27.05.2016 21.29 güncellemesi: Başımın arkasında bir ağırlık var, tam olarak arka ortasında. Kulak memelerimin iç tarafı sızlıyor. İkide bir hapşırıyorum. Ayağımı yere dikkatle basıyorum bazen, sert basarsam ayak bileğim acıyacak gibi geliyor – acıdı birkaç kere. Burnum açılmıyor, silmekten tükendim, tuzlu su mu çeksem acaba?
Yarın dışarıya çıkmak da yalan olacak galiba. Yine de sabah bir kalkmışım, turp gibiymişim şeklinde bir hayal kuruyorum. Sabah görücez artık.
