Salem Cadı Mahkemeleri olarak anılan ve cadı olduğundan şüphelenilen, çoğu genç kızlar olmak üzere, pek çok kişinin idamını içeren talihsiz olaylar zinciri 1692 yılının ilkbahar aylarında ABD’nin Massachusetts eyaletinde başladı.
Olayların başlangıcını en basit haliyle ele almak gerekirse; birkaç genç kız şeytan tarafından ele geçirildiklerini iddiasıyla tuhaf davranışlar sergilediler ve durumlarından aynı bölgede yaşayan, hatta bir kısmıyla komşu oldukları kadınları sorumlu tuttular.
Sonrasında olaylar tüm bölgeyi kapsayacak şekilde genişledi ve pek çok kişi cadılık suçlamasıyla, pek de adilce yargılanmadan, idam edildiler.
Salem Cadı Mahkemelerinin Arka Planı
Doğaüstü güçlere, özellikle şeytanın ona bağlılıklarını sunan insanlara başka kişilere zarar verme gücü kazandırdığına dair kuvvetli inançlar 14. yüzyılın başlarında Avrupa’da güçlenmeye başladı ve ardından New England’ın sömürgeleşmiş bölgelerinde hızla yayıldı.
Bu batıl inançların yanı sıra, mahkemelere uzanan dönemde, Püriten (Protestanlığın aşırı tutucu bir biçimi) inancını kabullenmiş olan Salem kasabasının (günümüzde Massachusetts eyaletindeki Danvers bölgesi) sakinleri 1689 yılında biten bir savaşın, henüz tamamen ortadan kalkmamış olan çiçek salgınının, yakın bölgelerde yaşayan Amerikan yerlilerinden gelebilecek saldırı ihtimallerinin ve yine Salem bölgesinde yaşayan, ancak daha fazla maddi varlığa ve farklı inançlara sahip diğer topluluklar tarafından kendilerine müdahale edilmesi korkusunun etkisindeydiler.
Tüm bunların bir araya gelmesiyle Salem halkı komşularına ve özellikle bölgelerine dışarıdan gelenlere karşı hem büyük bir hoşnutsuzluk, hem de derin şüpheler beslemeye başladılar ve Salem cadı mahkemeleri büyük oranda bu şüpheler çerçevesinde şekillendi.
Olayların Başlangıcı
1692 yılının Ocak ayında 9 yaşındaki Elizabeth Parris ve 11 yaşındaki Abigail Williams (Salem Valisi Samuel Parris’in sırasıyla kızı ve yeğeni) vücutlarını eğip büken tuhaf hareketler sergilemeye ve durup dururken kontrol edilemez biçimde çığlıklar atmaya başladılar.
Kasaba doktoru William Griggs’in kızlara “büyülenme” teşhisi koymasından kısa süre sonra başta Elizabeth Hubbard, Mary Warren, Ann Putnam Jr., Mary Walcott ve Mercy Lewis olmak üzere bölgede yaşayan pek çok genç kız aynı belirtileri sergilemeye başladı.
Şubat ayının sonlarına doğru Parris ailesinin çalıştırdığı Karayipli köle Tituba, evsiz bir dilenci olan Sarah Good ve yaşlı, fakir bir kadın olan Sarah Osborn için, hastalanan kızların ifadeleri doğrultusunda, tutuklama emirleri çıkarıldı.
Endişeler Yayılıyor
Salem cadı olayları çerçevesinde tutuklanan ilk üç kadın bölge yargıçları Jonathan Corwin ve John Hathorne tarafından yargılandılar. Bu ilk mahkemelere büyülendiklerini iddia eden genç kızlar da katıldı. Kızlar mahkeme sırasında da çığlık çığlığa kaldılar, ciddi kasılmalar sergilediler ve kendilerini acı içinde yerlere attılar.
Duruşmalarda Sarah Good ve Sarah Osborn suçlamaları reddederken köle Tituba cadı olduğunu itiraf etti. Tituba ayrıca, büyük ihtimalle itirafçılara tanınan haklardan yararlanmak ve canını kurtarmak için, bölgede yaşayan ve kendisiyle birlikte şeytana yardım eden, Püriten düşmanı diğer cadılar da bulunduğunu söyledi.
Bu ifade ışığında cadılık endişeleri bütün bölgede yayılmaya başlarken Püriten kilisesinin sadık üyelerinden Martha Corey ve Rebecca Nurse ile Sarah Good’un dört yaşındaki kızı başta olmak üzere pek çok kişiye suçlamalar yöneltildi.
Özellikle kiliseyi düzenli olarak ziyaret eden dindar kadınların suçlanması insanların en yakınlarından dahi şüphe etmelerini ve koyu Hıristiyanlar dahil kimseye güvenmemeye başlamalarını tetikledi.
Cadılıkla suçlanan kadınların büyük bir kısmının, tıpkı Tituba gibi, mahkemeye onlarca farklı isim sunması yerel adalet sisteminin giderek artan suçlama ve davaları takip edip yürütmekte zorlanmaya başlamasına neden oldu. 1692’nın Mayıs ayında yeni atanan Massachusetts valisi William Phips; cadı mahkemeleri konusunda yeni bir yargılama usulünün ve sisteminin kurulmasını emretti.
Bu doğrultuda “Court of Oyer and Terminer” (tam anlamıyla ihanet davalarına bakan mahkeme) adı verilen ve Essex, Middlesex ve Suffolk bölgelerinde cadılıkla suçlanan kişileri dinleyip haklarında karar vermeyi amaçlayan özel bir mahkeme oluşturuldu. Başında John Hathorne, William Stoughton ve Samuel Sewall bulunan mahkeme ilk kararını 2 Haziran 1962’de, Bridget Bishop’un idam edilmesi yönünde verdi. B
ishop karardan sekiz gün sonra kasaba meydanında asılarak idam edildi. Aynı yılın Haziran ayında beş, Ağustos ayında yine beş ve Eylül ayında sekiz kişi daha mahkemece suçlu bulunarak asıldı. Bunun yanı sıra hapiste mahkeme sırası ya da karar beklemekte olan yedi sözde cadı hayatlarını çeşitli nedenlerle kaybetti.
Martha Corey’in eşi yaşlı Giles Corey ise karısının duruşmasına katılıp ifade vermeyi reddettiği için korkunç biçimde öldürüldü Corey yere yatırılıp üzerine önce tahta bir plaka, ardından da nefesini kesecek ağırlıkta büyük taşlar konuldu. Yaşlı adam sonunda ağırlığa dayanamayıp nefessizlikten can verdi.
Salem Cadı Mahkemelerinin Sonu
Zamanın önemli yöneticilerinden Cotton Mather, olaylar sırasında sunulan rüyalara, hislere ve sanrılara dayanan kanıtlara fazlaca güvenilmemesi gerektiği konusunda yargıçları uyarsa da Salem cadı mahkemeleri bu uyarılar pek de dikkate alınmadan ilerledi.
Cotton Mather’ın babası ve Harvard Üniversitesi başkanı olan Increase Mather daha sonra meseleyi daha da ileri götürerek cadılık suçlaması için sunulan kanıtların standart olarak diğer tüm suçlamalar için istenen kanıtlara denk olması gerektiğini savundu. Mather’ın sözlerine göre “Bir tek masum kişi haksız yere cadılıktan yargılanacağına on cadılık zanlısının kanunun elinden kurtulması daha iyi” idi.
Bu tartışmaların üzerine vali William Phips, her ne kadar halk mahkemelere destek vermeye devam etse de, 1962 yılının Ekim ayında “Court of Oyer and Terminer” oluşumunun kapatılmasını, kalan suçlamaları yönetecek mahkemenin ise şüpheli kanıtlara karşı daha katı bir tutum sergilemesini emretti.
Cadılık mahkemeleri 1693 yılının başlarına dek azalan bir saldırganlıkla işlemeyi sürdürdü ve bu yılın Mayıs ayında vali cadılık suçlamasından dolayı hapiste olan herkesi affederek serbest bırakılmalarını sağladı.
1697 yılının Ocak ayında Massachussets Genel Mahkemesi; geçmişte yaşanan cadı avı ve mahkemelerde mağdur edilen masum kişiler adına her sene bir tam gün oruç tutulmasını kararlaştırdı. Mahkeme daha sonra cadı yargılamalarının adaletsiz olduğunu resmi bir açıklamayla kabul etti ve cadı mahkemelerinin baş yargıçlarından biri olan Samuel Sewall olaylardaki rolü nedeniyle halktan özür diledi.
Ancak Massachusetts kolonisi 1711 yılında idam edilenlerin adlarını temize çıkaran resmi bildiriler yayınladıktan, yapılan adaletsizliği kabul ettikten ve mağdurların ailelerine maddi tazminatlar ödedikten sonra bile bu korkunç dönemin izleri Salem topluluğunun üzerinden silinmedi. Olaylara dair yeni bilgiler, teoriler ve ölenlerin soylarından gelenlerin çeşitli açıklamaları günümüzde bile devam ediyor.
Salem Cadı Mahkemeleri’ne İlişkin Teoriler
Kolonyal Amerikan tarihinin en utanç verici olaylarından biri olan Salem Cadı Mahkemeleri’nin başlamasına neden olan olayların. Yani genç kızlarda görülen ve nedeni anlaşılamayınca şeytani güçlerin etkisine yorulan hastalık belirtilerinin gerçek nedenleri pek çok bilim adamı, tarihçi ve doktor tarafından araştırılmıştır. Aşağıda en önemli, dikkate değer ve geniş kabul görmüş olanlarına yer vereceğimiz bu teorilerin hiç biri, döneme ait gerçek fiziksel kanıtları toplamanın imkansızlığı nedeniyle, tam anlamıyla kanıtlanmış değildir.
- Can Sıkıntısı
Mahkemelerin ortaya çıkmasına neden olan olaylar dizisiyle ilgili ortaya sürülen belki de en can acıtıcı teori; kasabadaki kızların canları sıkılmış olduğundan söz konusu belirtileri sergiledikleri ve bunun zamanla içinden çıkılamaz bir oyuna dönüşmüş olduğu teorisidir.
Bu teoriye göre çocuklara ve gençlere hemen hiç eğlence imkanı sunmayan katı Püriten inancı ve katı, kapalı Salem topluluğunun muhafazakar gelenekleri küçük yaştaki kızların ilgi çekmek ve biraz da eğlenmek amacıyla uydurulmuş, saçma sapan hareketler yapmaya başlamalarına neden olmuştur. Belirtilerin büyük oranda kız çocuklarında görülmesi; toplumda kızların erkeklere oranla daha fazla baskı görmesinden kaynaklanmaktadır.
Genç kızların sınırlı eğlence araçları arasında baş sıraları okunan dini kitapların, birbirlerine fal bakmanın, cadılarla ve cadılıkla ilgili korkunç öyküler dinlemenin ve anlatmanın çekmesi de olayların gelişimini büyük ölçüde etkilemiştir. Elbette olayların gerçek yüzünü hiç kimse bilmiyor, ama bizce onlarca insanın böyle bir sebepten uzun süreler boyunca hapsedilmeler, işkence görmeleri ve idam edilmeleri aklıselim bir insanın içine sindirebileceği cinsten değil.
- Yaygın Batıl İnançlar ve Bağnazlık
Cadıların ve cadılığın Püriten inancı içinde ciddi bir yeri olduğu bilinmektedir. Bu inancın öğretilerine göre cadılar onlara diğer insanlara zarar verme ve kendi adlarına fayda elde etme gücü vermesi için şeytanla anlaşma yapan, tehlikeli ve lanetlenmiş kişilerdir. Bir ailenin ya da kişinin başına gelen şanssızlıklar, hastalıklar, havanın kötü gitmesi, ekinlerin ölmesi gibi 1960’lı yıllarda bile bilimsel açıklamaları bulunan olaylardan sorumlu tutulabilirler.
Bu teoriye göre zaten kapalı bir çevrede yaşayan ve aşırı uç dini inançlara sahip Salem topluluğu başlarına gelen olayların mantıklı sebeplerini aramak ya da kabullenmek yerine suçu kolayca cadı olduğu iddia edilen kişilerin üzerine atıvermişlerdir.
- Çekişmeler, Düşmanlıklar ve Farklılıklar
Birkaç istisna dışında cadı mahkemelerinde suçlanan kişilerin ya onları itham edenlerle bir çeşit çekişmeleri (borç-alacak, maddi çekişmeler, yaşam tarzı farklılıkları vb.) vardı, ya da genel anlamda Püriten inancına uygun yaşamadıkları düşünülüyordu.
Yargılanan yaklaşık 50 kişi uçurumun kenarına Püriten inancına sıkı sıkıya bağlı olan ve cadı acının başlatıcısı kabul edilen Samuel Parris’i politik ve dini anlamda destekleyen Putnam ailesi tarafından itilmişti. Putnam ailesinin rakibi olan Porter ailesi ise halkı mahkemelere karşı örgütlemeye çalışmıştı. Ama çabaları sonuç vermedi ve Porter’lardan tam 19 kişi de mahkemelerin hedefi oldu.
- Soğuk Hava
Soğuk hava teorisine göre Salem Cadı Mahkemeleri insanların genel olarak kötü giden havalar, özelde ise zorlaşan yaşam şartları ve verimsiz hasatlar nedeniyle suçlayacak birini ya da bir şeyleri aramaları sonucu gerçekleşmiştir. Bu teori mahkemelere giden yıllarda havaların mevsimin ötesinde soğuk seyrettiğine dair tarihi kanıtlarla desteklenmektedir. Teoriyi sağlamlaştıran bir diğer şey de cadı mahkemelerinin Küçük Buz Çağı denilen ve 14. yüzyıldan 19. yüzyılın ortalarına kadar süren olağanüstü iklim değişikliği sırasında meydana gelmiş olmasıdır.
- Ergot (Çavdar Mahmuzu) Zehirlenmesi
Cadı mahkemelerinin sebeplerine dair bir diğer teori de, içeriğinde belli bir mantar çeşidi (çavdarmahmuzu) bulunan çavdar tanelerinin beslenmede aşırı yer kaplamasıdır. Çavdarmahmuzunun aşırı biçimde tüketildiğinde mahkemeler öncesi genç kızlarda gözlemlenenlere benzer halüsinasyon ve kasılma belirtileri ortaya çıkarabildiği tıpça kanıtlanmıştır.
Bu teoriyi ortaya atan Rensslaer Politeknik Enstitüsü’nden profesör Linnda Caporael’e göre 17 yüzyıl Salem’inde mevcut tüm şartlar çavdar mahmuzu zehirlenmesi ihtimalini destekleyecek nitelikteydi. Diğerlerine göre bilimsel altyapısı daha sağlam olmakla birlikte Caporael’in teorisi de henüz %100 kanıtlanmış değildir.
1962 olamaz, ortaçağ’da yaşanmış olaylar….
harf hataları yapılmış sanırım…
Olamaz tabii. 1692 olması gerekiyor onun. Bazı yerlerde doğru, bazı yerlerde 6 ile 9’un yeri değişmiş. Gördüklerimi hemen düzelttim, sonra yine bakıcam, teşekkür ederim.