Merhaba sevgili, saygıdeğer, şirin ve mis kokulu Binkelam okuyucuları. Acar yazarınız Nehir’in sinema dünyasının derinliklerinde kaybolduğu, ardından da biriktirdiği fikirleri sizinle paylaştığı bir başka film yazımıza hoş geldiniz. Alex Cox yönetmenliğindeki 1986 yapımı Sid ve Nancy adlı film ergenliğimi ve genç yetişkinliğimin de bir kısmını adadığım punk rock akımının en önemli temsilcilerinden Sid Vicious ve –kişisel kanaatimce- o kadar da önemli olmayan kız arkadaşı Nancy Spungen hakkında olduğundan benim için her zaman ayrı bir yere sahip olmuştur. Bu oyunculukları ve kullanılan olağanüstü İngiliz aksanı hariç hemen hemen her saniyesi tartışmaya açık olan film hakkında bir yazı yazmak biraz da bu nedenle benim için bir onurdur.
Eğer rock tarihi ve punk müzik hakkında ucundan kıyısından da olsa bir bilgiye sahipseniz Sid Vicious adı size hiç de yabancı gelmeyecektir. Hatta trajik yaşam öyküsünden dolayı asıl adı John Simon Ritchie olan 1957 doğumlu Vicious bu müzik türlerine ya da hayat tarzlarına ilgi duymayan insanlar tarafından bile en azından ismen bilinmektedir. Günümüzde efsane olmuş İngiliz punk grubu Sex Pistols ile birlikte bas gitar çalarak –ya da söylentilere göre pek de çalamayarak- müzik hayatına başlayan ancak yaşadığı hayatın zorluklarıyla yüzleşmeyi sürekli reddederek henüz 21 yaşındayken aşırı doz uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybeden Sid Vicious’un yaşamındaki en önemli dönüm noktalarından birinin en az kendisi kadar sorunlu uzatmalı sevgilisi Nancy Spungen’le tanışması olduğunu kimse inkar edemez. İşte yazımızın konusu olan Sid and Nancy filmi de bu ikili arasındaki ilişkinin başlamasını, ilerlemesini ve birbirlerini giderek tüketip en sonunda bitirmelerini anlatmaktadır.
Sid Vicious 1979 yılında öldükten yalnızca 7 sene sonra çekilen filmin başrollerinde şaşırtıcı derecede genç birer Gary Oldman ve Chloe Webb yer alıyor. O yıllarda henüz ikisi de efsane statüsünü kazanmış olmasalar da canlandırdıkları çiftin birbirleriyle olan aşk, bağımlılık ve nefret ilişkisini oldukça başarılı biçimde yansıttıklarını söylemek mümkün. Ancak bana sorarsanız filmin Johnny Rotten, Malcolm McLaren gibi diğer önemli karakterlerini canlandıran isimlerin belki senaryo gereği, belki de başka sebeplerden sönük kaldıklarını söylemek mümkün. Ayrıca filmin günümüzde dahi tartışmalı olan punk müziğin gerçek bir akım mı yoksa arayışta olan gençleri kendine kurban seçen yeni bir reklam stratejisi mi olduğu, Nancy Spungen’i kimin öldürdüğü, Sid Vicious’un çöküşünün esas mimarının kim olduğu gibi sorulara verdiği cevaplar ve Sid ve Nancy arasındaki ilişkinin doğasına dair çıkarımları da biraz havada kalmış. Yine de günümüzden çok farklı bir dönemde, oldukça farklı şartlarda yaşanmış ve her ne kadar öldüğü iddia edilse de günümüzde bile insanları etkilemeye devam eden bir akımın en önemli isminin hayatını anlatması açısından izlemeye değer olduğuna şüphe yok.
Ünlü isimlerin biyografilerini konu alan filmlerden hoşlanıyorsanız “Jobs (2013)” başlıklı yazımıza da göz atabilirsiniz. Keyifli günler dileriz.