Geçtiğimiz 14 Şubat’ta gösterime giren Türk yapımı romantik film Bi Küçük Eylül Meselesi’ni izlemeye yeni fırsatım oldu. Ya da filmi izlemeye yeni ikna oldum diyeyim, çünkü itiraf edeyim; özellikle yerli yapım romantik ve romantik komedi türü filmler hiç de ilgimi çekmiyor. Türü genel anlamda fazla beğenmemekle birlikte ülkemizde çekile bu tarz filmlerin Yeşilçam’ın izinden gitme bahanesiyle hala zamanın gerisinde kalmış konuları yeni yakışıklı ve güzel yüzler ekleyerek ısıtıp ısıtıp önümüze sürdüklerini düşünüyorum. Bi Küçük Eylül Meselesi bu görüşümü baştan aşağı değiştirecek güzellikte bir yapım olmasa da filme baştan beri mesafeli yaklaşan benikendine bağlamayı ve hem gelişmesi, hem de sonucu itibariyle etkilemeyi başardı diyebilirim.
Bi Küçük Eylül Meselesi’nin başrollerinde günümüzün iki başarılı oyuncusu olan Engin Akyürek ve Farah Zeynep Abdullah yer alıyor. Kendisinden önce gelen Türk romantik filmleri ve oyuncu seçimleri de değerlendirildiğinde bu iki oyuncunun birbirlerine kimya olarak ne kadar uydukları sorgulanabilir. Ancak filmin ortalarına yakın bir noktada sizler de bu seçimin aslında bilinçli olarak yapıldığını fark edeceksiniz. Hatta, spoiler vermeden anlatmaya çalışayım, Engin Akyürek’e film boyunca sık sık yakıştırılan sıfatlardan biri sizi “Nasıl yani, bu adam mı?” şeklinde isyanlara da sürükleyebilir.
Filmin gelişme aşaması klasikleşmiş bir kalıp olan zengin kız fakir oğlan klişesinden fazlaca etkilense de hikayedeki gizem unsuru ve çekimlerin gerçekleştirildiği doğal cennet Bozcaada’nın seyrine doyulmaz manzarası sizi filme bir şekilde bağlamayı beceriyor. Bi Küçük Eylül Meselesi bana kalırsa bu özelliğiyle çekildiği mekanı en başarılı biçimde değerlendiren ve atmosferden en iyi yararlanan Türk filmleri kategorisine alınabilir.
Yukarıda anlattıklarım bir yana, benim için Bi Küçük Eylül Meselesi’ni klasik romantik Türk filmleri arasından sıyıran şey finaliydi. Elbette burada sizlere final hakkında ipucu verecek değilim. Ancak bu filmin fazla şaşırtıcı olmasa da izleyeni kimi özellikleriyle oldukça etkileyen bir sona sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten filmi az da olsa sevmemin nedeni de kişilerin yaptıkları seçimleri yalnızca derin bir aşk sayesinde kolayca geriye alamayacakları gibi basit bir gerçeği her ne pahasına olursa olsun ortaya koymasıydı.
